21 Nisan 2010 Çarşamba

Glossolalia ve Şatah

Glossolalia kelimesinin etimolojisine baktığımızda iki kelimeden oluştuğunu görüyoruz: Gr. glossa (dil) ve lalia (konuşma). Kelime ‘diller konuşma’ anlamına geliyor. Kişi genellikle vecd halindeyken bilmediği bir dilde kelimeler söyler veya kelimeye benzer sesler çıkarır. Burada dil ile konuşan özne ilişkisi tersine dönmüş gibidir. Yani normal şartlarda insan bir dil konuşurken, glossolalia denilen olayda, dilin insanı konuşturduğu söylenebilir; başka bir deyişle insan burada özne değildir, edilgin bir şekilde bir dilin seslendirilmesine aracılık etmektedir. Bu da söz konusu görüngünün “kutsal” sayılmasının nedenidir.

Bu hadiseye ilişkin ifadeler İncil’de geçiyor ve Tanrı’nın varlığının ve etkisinin bir kanıtı olarak gösteriliyor. İncil’in Elçilerin İşleri kitabında şöyle deniyor: “Pentikost Günü geldiğinde bütün imanlılar bir arada bulunuyordu. Ansızın gökten güçlü bir rüzgârın esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu. Ateşten dillere benzer bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini gördüler. İmanlıların hepsi Kutsal Ruh’la doldular, Ruh’un onları konuşturduğu başka dillerle konuşmaya başladılar (2:1-4). Yine I. Korintliler’de (12:10, 12:28) Kutsal Ruh’un insanlara verdiği yetilerden söz ederken “kimine çeşitli dillerde konuşma” yetisi verdiğinden söz edilir. AnaBritannica ansiklopedisinde Eski Ahit’ten de örnekler gösteriyor (I Samuel 10:5-13, 19:18-24; II. Samuel 6:13-17; I. Krallar 20:35-37) ama incelendiğinde bunların glossolalia ile bir ilgisi olmadığı görülür, söz konusu örneklerde “kehanette bulunmak”tan söz ediliyor. Kehanetin kehanet olması için, her ne kadar ifadeler kapalı da olsa bilinen bir dilde söylenmesi gerek.

Sözüm ona spiritualistlere göre bu bilinmeyen dil binlerce yıl önce kullanılmış olan ölü dillerdir; yine spiritualistlere göre bu ölü dili kişinin konuşabilmesinin sebebi önceki hayatına ait hafızasındaki bir kayıttır.

“Konuşanın bilmediği dil” bilinen bir dil mi yoksa yeryüzünde bilinmeyen bir dil mi karışıklığını ortadan kaldırmak için iki terim daha icat edilmiş gibi görünüyor: Kişinin aslında bilmediği (ama dünyada bilinen) bir yabancı dili konuşmaya başlaması olayına xenoglossy deniyor. Heteroglossolalia ise kişi bilinmeyen dili konuşurken dinleyenlerin söylenenleri kendi anadillerinde işitmeleri olayına verilen isim.

İnsanların konuştuğu dillerden başka bir dil konuşma yetisi, şamanlara ilişkin mitlerde de karşımıza çıkar. Şamanların, ruhların dilini konuştuğuna inanılır. Ruhlar çoğu kere bir hayvan biçiminde görünürler. Şaman da bir hayvan-ruhtur. Ruhların veya hayvanların dili, şamanların gizli dilidir. Hayvan ya da ruh, öbür dünyayla doğrudan bir bağlantının simgesidir. Hayvanların özellikle de kuşların dilini öğrenmek, doğanın gizlerini bilmek, dolayısıyla gelecekten haber vermek demektir. Hayvanlar ölülerin ruhlarının alıcıları ya da tanrıların tecellileri kabul edildiğinden, onların dilini öğrenmek gökle haberleşmektir. Şamanın bir hayvan-ruha dönüşmesi, insanla hayvanlar arasındaki kopmanın henüz gerçekleşmediği mitsel zamanı yeniden kurması anlamına gelir. Şamanın, vecde geldiğinde, bütün doğanın dilini anladığı kabul edilir. Birçok gelenekte hayvanlarla dostluk ve onların diline aşinalık cennet kavramına bağlıdır. Başlangıçta insan hayvanlarla barış içinde yaşıyor ve dillerini anlıyordu. Ancak Kitabı Mukaddes geleneğindeki ilk günah olayına benzer bir “ilk felaket” sonucunda, insan bugün bulunduğu duruma düşmüştür. Ölümlü, iki cinsiyetli, beslenmek için çalışmaya mecbur ve doğanın diline yabancıdır. Esrik şaman, bu insanlık durumunu ortadan kaldırıp geçici de olsa başlangıçtaki durumuna geri dönmektedir. 

Şatah ve glossolalia ilişkisine gelince AnaBritannica’ya göre şatah, glossolalia’nın İslamdaki karşılığı. Bence bu kıyaslama yanlış. Şatah ne konuşanın bilmediği bir yabancı dilde konuşması ne de yeryüzünde hiç bilinmeyen bir dili konuşması mucizesi. Şatah Bâyezîd’i Bistami’nin “Sübhanî ma a’zame şâni” yani “Kendimi tenzih ederim, şanım ne yüce” veya Hallac’ın “Ene’l-Hak” sözlerinde görüldüğü şekliyle tanrısal kiple konuşmasıdır –ki ya küfür olarak değerlendirilmiş ya da mutasavvıfın kemâle ermesinin, Allah’la birlik halinde olmasının bir işareti olarak görülmüştür– ya da şatah dili, kurallarını bozarak, sınırlarını zorlayarak, anlaşılması güç bir şekilde kullanmanın sonucu olan sözlerdir; ille de bir şeye benzeteceksek daha çok modernlerin otomatik yazı tekniğine veya dadacıların şiir tekniğine benzetilebilir, yer yer gerçeküstü özellikler taşır gibidir.

Barak Baba’dan birkaç örnek:

"... Ulu Tangrıdan ferman, fermandan deniz diller, süt göl¬ler, bal ırmaklar, hanlar, vezirler... Yedi deniz, yedi deniz orta¬sında bir aydın gevher, ol aydın gevherin yöresinde yetmiş bin dağ, ol dağda arslanlar, kaplanlar, imalar, geyikler, böriler, ayı¬lar, çakallar... Heyhât-a heyhat. Saltuk Ata, Miskin Barak. Erenler aydur: Biz yürürken düş görürüz. Düşümüzü neye yora¬rız? Hayra yorarız. Kaba kaba arifeler, ulu ulu bayramlar. Ulay ulay lonbay lonb. Bismillah.”


Bazar bazar o bazar
Bazar bazardan bazar
Dünya bazarın üzer
Danişmendler ne yazar
Hayır yazar yom yazar
Yom var yola düzer
Yom var yoldan azar
Dünkü bazar ne bazar
Bazar bugünkü bazar
Bu sebakı okuyan
Yolundan nite azar
Her ki yolundan azar
Kudret çevganı belin üzer
Tanrı Eren andan bezer ...

Şathiye şifreli, kapalı söz söyleme sanatı; ama bu bilinçli, hesaplı kitaplı bir kapalılık değil de daha çok kendiliğinden bir "hesaplılık"; bu yüzden de “işaret dili”, “mânâ dili” veya “kuş dili” diye de isimlendirilmiştir. Yûnus “Benem Hakk’ın kudret eli benem belî aşk bülbülü / Söyleyip her türlü dili halka haber veren benem” derken bahsettiği şey elbette glossolalia değil, buradaki gizli dilden kasıt daha çok hermenötikle ilişkili, yani konuşmayla değil anlamakla, yorumlamakla; tabiata içkin tanrısal işaretleri çözmekle ilgili. Burada söz konusu olan para-normal bir olay değil mistisizm.


Kaynaklar:
The Oxford Dictionary of World Religions, John Bowker (ed.), Oxford University Press, 1997.
AnaBritannica, “glossolalia” maddesi, c. 9.
Dharma Ansiklopedi. Parapsikoloji, Mistisizm, Okültizm, Ezoterizm, Teozofi, Spiritüalizm, Neo-Spiritüalizm, Alparslan Salt, Cem Çobanlı, Dharma 2001.
Kutsal Kitap, yeni çeviri, Kitabı Mukaddes Şirketi, 2001.
Annemarie Schimmel, İslamın Mistik Boyutları, 2. baskı, Kabalcı 2004.
Cemâl Kurnaz, Mustafa Tatcı, Türk Edebiyatında Şathiyye, Akçağ, 2001.
Mircea Eliade, Şamanizm, çev. İsmet Birkan, İmge, Ankara, 1999, s. 121-127.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder