4 Eylül 2014 Perşembe

İkilikler (1): YER-GÖK

Sümer mitolojisinde başlangıçta birbirlerine kendileri dışında hiçbir şeye yer bırakmayacak kadar sıkı sıkıya bağlı Toprak ve Gök bir an gelir aniden ayrılırlar: Gök (An) yukarıya doğru, Toprak (Ki) aşağıya doğru çekilir. Yekpare olan Gök ile Yerin ayrılması, bu ikisinden türemiş olsa da yine de yabancı bir öğe olan Efendi-Rüzgâr’ın (Enlil) araya girmesiyle olur.
Altay yaratılış destanında başlangıçta ne gök vardır ne yer; her yer bir denizden ibarettir; tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız, sonsuz suların üzerinde uçmaktadır. Tanrı-kuş Ülgen’in konacağı bir yer henüz yoktur ve göklerden gelen bir emir duyar: “Tut önündeki şeyi, hemen yakala!” Ülgen emre uyup ellerini uzatır ve içinden göksel emri tekrarlar. Tıpkı sözle yaratan tanrıların yaptığı gibi sözlü ifadenin ardından denizin derinliklerinden bir taş yüzeye çıkar ve taşı tutar ve üzerine konar. Üzerinde duracak bir yeri olmuştur artık.


Göklerin emriyle bulunca Ülgen durak
Artık vakit gelmişti gökleri yaratacak
Ülgen hep düşünmüştü ta göklere bakarak
Bir dünya istiyorum bir soyla yaratayım
Bu dünya nasıl olsun ne boyla yaratayım
Bunun çaresi nedir ne yolla yaratayım
Bir Ak-Ana (Ak-Ene) var idi, yaşardı su içinde
Ülgen’e şöyle dedi, göründü su yüzünde
Yaratmak istiyorsan sen de bir şeyler Ülgen
Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren
De ki hep “Yaptım oldu!” Başka bir şey söyleme
Hele yaratırken “Yaptım olmadı” deme!

Bu göklerden veya denizin derinliklerinden gelen buyruklar aslında yaratıcı bilincin iç sesleri gibidir ve bu uçsuz buçaksızlıklar engin bir iç dünyaya karşılık gelir. Ülgen henüz olmayan yere barakarak “Yer yaratılsın” der; denizden yer çıkar. Ülgen aslında henüz yaratılmamış göğe bakar gök yaratılsın der ve gök yaratılır. Aslında daha doğru tevil edecek olursak yere bakması okyanus tabanındaki toprağın karaları oluşturmasına yönelik arzusudur, göğe bakması ise boş uzaya bakması ve bu kara parçasının üzerini bir çatı gibi örtecek bir atmosferin kurulması arzusudur. Böylece dünya evi kurulacak ve dünya direğine bağlanarak sabitlenecektir. Dünyanın altına ve yanlarına yerleştirilen kozmik balıklar dünyayı sabit tutarlar. Bu balıklardan tam ortadakinin başı kuzeye çevrilidir; yönü biraz kayacak olsa tufan meydana gelir; başı daima kuzeye bakacak şekilde zincirlenmiştir orta direğe. Bilindiği gibi kuzeyde Kutupyıldızı vardır ve Türkler demir kazık dedikleri ve dünyanın merkezinde yer alan bir ağacın (axis mundi) tepesinin bir sabit nokta kabul ettikleri kutupyıldızına değdiğine, hatta yerin göğe demir kazıkla bağlı olduğuna inanırlardı. İlksel mekânlar, sonsuz okyanus ve uzay dünya evinin kurulmasıyla sınırlanmış ve sonraki aşamada bu boş evin içi döşenmiştir.
Eski İran ve Orta Asya inanışlarında bir üçüncü varlık daha onlara eklenmiştir: gök boşluğunu dolduran madde esîr, eski Türklerin isimlendirmesiyle “kök kalığı”. Yaratıcı tanrının mekânı, Şeytan’ınkinin karanlık gök boşluğunun tersine, aydınlık gök boşluğu idi. Burada da başlangıçta bir İlk Çift söz konusudur. Bu bir yönüyle mekânsaldır: deniz ve üzerindeki boşluk veya bilinçle/ruhla ilgilidir: iyilik ve kötülük, aydınlık ve karanlık.

Yaratılışın Eski Yunan modelinde de ilk sorun zeminin ortaya çıkması, mekânın açılması, taban ve tavanın belirginleşmesidir. Helenistik dönem öncesine ait Pelasglar’ın yaratılış mitine göre, başlangıçta Eurynome, her şeyin tanrıçası Kaos’tan doğduğunda ayaklarını basacak bir yer bulamaz. Bunun üzerine gökyüzünü denizden ayırır ve dalgalar üzerinde dans etmeye başlar. Bu dans, rüzgârı harekete geçirir. Eurynome etrafta gezinirken bu kuzey rüzgârını yakalar, elleriyle ovalar ve onun büyük yılan Ophion olduğunu fark eder. Eurynome, Ophion şehvete kapılıp kendisine dolanıp birleşmeyi arzulayana kadar ısınmak için çılgınca dans eder. Boreas olarak da bilinen kuzey rüzgârına bereket atfedilmesi bundandır. Kısrakların arkalarını rüzgâra dönerek gebe kalmaları inancı da kaynağını bu mitten alıyordu. Yaratılış mitlerinde rüzgarın merkezi işlevi bizi yer-gök ikiliğinden başka bir ikiliğe götürür: ruh ve beden. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder