4 Eylül 2014 Perşembe

İkilikler (2): RUH VE BEDEN

Rüzgarın hayat veren, doğurganlık enerjisine dair benzer bir inanış Mısır’da da görülür. Eski Mısırlılar tanrıça Mut ve İsis’i akbaba başlı tasvir etmişlerdir. Akbaba, hierogliflerde anneye karşılık geliyordu. Onun anne simgeciliğindeki yeri leş yemesinden geliyordu. Dolayısıyla ölümün olduğu kadar doğumun da simgesiydi. Bu yüzden yaşam ve ölüm döngüselliğini ve ebedi dişiyi simgelemiştir. Gebe kalmanın nasıl gerçekleştiğini çözemedikleri için Mısırlılar akbabanın sadece dişisinin var olduğuna, erkeklerinin yaşamadığına inanıyorlardı. Söylenceye göre, akbabalar havada uçarken ansızın duruyor, döl yollarını açarak rüzgârın kendilerini döllemesini sağlıyorlardı. Aslında bu mit örüntüsü bakire kalarak döllenmenin de bir prototipidir.


Rüzgârla hamile kalma motifine İlyada’da da rastlanır. Akhilleus’un atları, anaları Podarge’den Zephyros rüzgârıyla doğar. Baharda kısraklar kayaların üstüne çıkıp esinti yakalamak için ağızlarını Zephyros’a dönerler; böylece cinsel ilişki olmaksızın hamile kalırlar. Aristoteles’e göre kuşların cinsel birleşme olmadan yumurtladığı yumurtalara rüzgâr yumurtaları ya da Zephyros yumurtaları denirdi, zira kuşlar ilkbaharda esintileri içlerine çekiyorlardı.
“Orpheus’a atfedilen altıncı yüzyıl metinlerinde, rüzgarın soluğuyla taşınan ve doğum sırasında insanın içine giren psykhe kavramıyla karşılaşıyoruz. Kuşkusuz bu fikre Homeros’ta rastlamak mümkün değildir; ancak bunun, yine Homeros’ta bulduğumuz, psykhe’nin uçup giderek ölen kişiden kaçtığı yönündeki inancı tamamladığı da açıktır. Homeros’taki bu anlayış son derece eski olmalıdır. Edebiyat sahasının dışında bile, insan bedenini terk ettikten sonra bir kuş veya kelebek olarak etrafta kanat çırpan psykhe figüründe bulunla karşılaşmaktayız.
Neşideler Neşide’sinin peçeli gelini, “kapalı bahçe”si veya “mühürlü pınar”ı (4:12) bahçeye esen rüzgârlarla, incillerin Kutsal Ruh’uyla döllenen Bakire’dir (4:16-5:1). 4:16’da Tanrı üzerine esmesi için kuzey ve güney rüzgârlarını bahçeye gönderir. Hıristiyan tefsirinde bu rüzgârlar simgesel olarak erkeğin dölleyici ruhunu, Kutsal Ruh’u temsil ederler.
Hareket, dölleyici rüzgâr ve ruh arasında bir ilişki kurgulandığını görüyoruz. Ruh kelimesi; Almancada seele, İngilizcede soul, Got dilinde saiwala, eski Almancada saiwalo, eski Yunancada ise ‘hareketli’, ‘alacalı’, ‘parıldayan’ anlamına gelen aiolos idi. Eski Yunancada psykhe kelimesi de etimolojik olarak “nefes” veya “soluk” anlamına gelir. Saiwalo, eski Slavcadaki sila’dan türemiştir ve ‘güç’ demektir. Bunlar ruh kelimesinin anlamını ortaya koyar: ruh, hareketli bir güç, hayat veren bir güçtür. Latince anima (nefs), eski Yunanca anemos (rüzgâr) sözcüğüyle aynı köktendir. Rüzgâr anlamına gelen başka bir eski Yunanca sözcük, pneuma, aynı zamanda ‘ruh’ anlamına da gelir. Got dilinde us-anan veya ausatmen ‘soluk vermek’ ve Latincede an-helare ‘güçlükle soluk almak’ anlamındadır. Eski yüksek Almancada spiritus sanctus yerini atum, Atem ‘soluk’ sözcüğüne bırakmıştır.
Arapçada ise ruh (ruh, soluk, nefes) ve rih (rüzgâr, esinti, hava) sözcükleri aynı köktendir; ravh kelimesi ise esinti anlamına gelir.
Kur’ân’da rîh, bunun çoğul şekli olan riyâh ve ravh kelimeleri aslına uygun olarak ‘hava, esinti, rüzgâr, koku’ anlamlarında kullanılmakla birlikte, bazen de mecaz olarak ‘güç, kuvvet, rahmet, rahatlık, mutluluk’ gibi mânâlara gelmektedir. Nitekim Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi istenirken, rahmet kavramı mecaz olarak ‘ravh’ kelimesiyle ifade edilmektedir. Yine “rüzgâr Allah’ın rahmetindendir…” ve “yardım rüzgârları esiyordu…” gibi deyişlerde rahmet ravh, rüzgâr ise rîh ve ervâh kelimeleriyle karşılanmıştır. Ayrıca r-y-h mastarına elif ve nun harflerinin eklenmesiyle elde eilen ‘rayhân’ sözcüğü ‘güzel koku, rızk, nimet’ anlamlarında geçmektedir. (Mehmet Dalkılıç, İslâm Mezheplerinde Ruh, s. 46.)

İbranicede ruah kelimesi ‘rüzgâr’, ‘ruh’ ve ‘nefes’ anlamlarına gelir. Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünde ‘tın’ ruh, nefs; ‘tınmak’ solumak, soluklanmak anlamına gelir. Eski Yunanca psyche sözcüğü ‘soluk’, ‘nefes’ anlamına gelir. Sözcüğün yakın biçimleri ise şöyle: psycho (üflemek), psychos (serin), psychros (soğuk) ve physa (körük). Latince, eski Yunanca, Arapçada ruha verilen ad, ‘hareketli rüzgâr’, ‘ruhların dondurucu soluğu’ anlamlarına geliyor. İlkellerde de ruh, görünmeyen soluklardan oluşmuş bir vücut demektir. Yaşamın belirtisi olan soluk alma, hareket ya da hareketin yaratıcı gücüyle aynı değerde ruhu anlatmaya yarıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder