18 Ocak 2010 Pazartesi

Avatar’ın Romantik ve Totaliter Dünyası


Birkaç gün boyunca filmin dayandığı dünya görüşünü, kısa bölümler halinde ele alıp eleştirmek niyetindeyim. Bunlardan ilki; filmin, “mükemmel melez” diye ifade edebileceğim kavramla ilgili olan yanı. Pandora halklarından Na’viler bir insan-hayvan melezi. Bu melezlik, onları gerek insanların gerekse hayvanların zaaflarından tenzih etmek üzere işlev görüyor. Melezlikte her iki türün mükemmel nitelikleri bir araya gelmiş ve ortaya “mükemmel melez” çıkmış. Na’vi ırkının insan ırkından üstün olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu bakımdan bir “üstün ırk” düşüncesi taşıyor; Na'viler, deyim yerindeyse James Cameron'ın ari ırkı.
Mükemmelliklerinin bir sonucu da doğayla ve birbirleriyle mükemmel uyumları. Aralarında herhangi bir çatışmaya şahit olmuyoruz. Bir Na'vi erkeğinin hemcinsiyle bir kadın için dövüşmesine gerek yok; zira tüm kadınlar güzel, yaşlısı da genci de hepsi de atletik ve cezbedici. Hasta, zayıf bir birey görmüyoruz aralarında. Henüz dünya ile tanışmamış genç Sidharta’ya anlatılan sahte, masalsı dünyayı andırıyor Na'vilerin dünyası.
Na’vi bireyleri arasında tuhaf bir tektiplik var. Totaliter toplumları akla getiren bu tektiplik, yanlızca ırksal değil, doğal olarak aynı zamanda kültürel ve dinsel bakımdan da bir tektiplik. En yaşlı ve en bilge üyenin önderliğinde, avcı toplayıcı bir ekonomiye sahip geleneksel bir kabile toplumu Na’viler; büyük, kalabalık ve uyum içinde yaşayan bir aile. Çizilen bu ütopya, tüm ütopyalardaki o büyük zaafı da taşıyor, yani herkes için tek bir iyi ve güzelin olduğu varsayımından hareket ediyor. Büyük Na'vi kabilesinin her bireyi, bu ortak iyi ve güzel çevresinde birlik ve beraberlik içinde birbirine kenetlenmiş durumda. Seyirciye çok hoş bir şeymiş gibi sunulan bu çatışmasızlık ve tektiplik ne kasvetli, ne korkunç bir şey… Filmin yönetmeni bir röportajda, Pandora’da doğacağımı bilsem hemen intihar ederim demiş. Evet Pandora bir cennet, ama yaratıcısını bile kandıran sahte bir cennet!

2 yorum:

  1. Fantastik-bilimkurgu filmlerinin edebiyatının eskiden sıklıkla yaptığı şeyi tekrarlamışlar: Homojen toplum düşü üretmişler, dolayısıyla söylediğin çok doğru, tektipliğin kasveti boğucu.
    Fiziksel görünüm konusunda da küçük bir not: İnce uzun atletik yapı günümüzde top model fiziği olarak bilinen görünümle birebir uyuştuğu gibi, bir yandan da tamamlanmamış büyümeyi temsil ediyor neredeyse ergenliğin başlangıcında donup kalmış izlenimi de veriyor. Yüzlerdeki burundan alına doğru genişleyen kısım kedigillerden melezlenmiş belli ki ama bana çok botokslanmış yüzleri de hatırlattı. Ten rengi olarak seçilen mavi tonları da asaletin simgesi olan mavi kan deyimini çağrıştırıyor; oysa o ortamda yaratılmış ırkın (ormanda yaşayacakları için) yeşil ve tonlarında olması beklenirdi.

    YanıtlaSil
  2. Hiç bir sürprize, rastlantıya yaşam hakkı tanımayan bu tektiplilik sebebi ile görsel farklılığına ve alışılmadık boyut zenginliğine rağmen filmin kısa sürede sıkıcı bir hal almasına sebep oluyor zaten.

    YanıtlaSil