İkilikler (2): RUH VE BEDEN
Rüzgarın hayat veren, doğurganlık enerjisine
dair benzer bir inanış Mısır’da da görülür. Eski Mısırlılar tanrıça Mut ve İsis’i akbaba başlı tasvir etmişlerdir. Akbaba, hierogliflerde anneye karşılık
geliyordu. Onun anne simgeciliğindeki yeri leş yemesinden geliyordu.
Dolayısıyla ölümün olduğu kadar doğumun da simgesiydi. Bu yüzden yaşam ve ölüm
döngüselliğini ve ebedi dişiyi simgelemiştir. Gebe kalmanın nasıl
gerçekleştiğini çözemedikleri için Mısırlılar akbabanın sadece dişisinin var olduğuna,
erkeklerinin yaşamadığına inanıyorlardı. Söylenceye göre, akbabalar havada
uçarken ansızın duruyor, döl yollarını açarak rüzgârın kendilerini döllemesini
sağlıyorlardı. Aslında bu mit örüntüsü bakire kalarak döllenmenin de bir
prototipidir.
Rüzgârla hamile kalma motifine İlyada’da
da rastlanır. Akhilleus’un atları, anaları Podarge’den Zephyros rüzgârıyla
doğar. Baharda kısraklar kayaların üstüne çıkıp esinti yakalamak için
ağızlarını Zephyros’a dönerler; böylece cinsel ilişki olmaksızın hamile kalırlar.
Aristoteles’e göre kuşların cinsel birleşme olmadan yumurtladığı yumurtalara
rüzgâr yumurtaları ya da Zephyros yumurtaları denirdi, zira kuşlar ilkbaharda
esintileri içlerine çekiyorlardı.
“Orpheus’a atfedilen altıncı yüzyıl
metinlerinde, rüzgarın soluğuyla taşınan ve doğum sırasında insanın içine giren
psykhe kavramıyla karşılaşıyoruz.
Kuşkusuz bu fikre Homeros’ta rastlamak mümkün değildir; ancak bunun, yine
Homeros’ta bulduğumuz, psykhe’nin
uçup giderek ölen kişiden kaçtığı yönündeki inancı tamamladığı da açıktır.
Homeros’taki bu anlayış son derece eski olmalıdır. Edebiyat sahasının dışında
bile, insan bedenini terk ettikten sonra bir kuş veya kelebek olarak etrafta
kanat çırpan psykhe figüründe bulunla
karşılaşmaktayız.
Neşideler Neşide’sinin peçeli gelini, “kapalı
bahçe”si veya “mühürlü pınar”ı (4:12) bahçeye esen rüzgârlarla, incillerin Kutsal
Ruh’uyla döllenen Bakire’dir (4:16-5:1). 4:16’da Tanrı üzerine esmesi için kuzey ve güney
rüzgârlarını bahçeye gönderir. Hıristiyan tefsirinde bu rüzgârlar simgesel
olarak erkeğin dölleyici ruhunu, Kutsal Ruh’u temsil ederler.
Hareket, dölleyici rüzgâr ve ruh arasında bir ilişki kurgulandığını
görüyoruz. Ruh kelimesi; Almancada seele, İngilizcede soul, Got
dilinde saiwala, eski Almancada saiwalo, eski Yunancada ise
‘hareketli’, ‘alacalı’, ‘parıldayan’ anlamına gelen aiolos idi. Eski
Yunancada psykhe kelimesi de etimolojik olarak “nefes” veya “soluk”
anlamına gelir. Saiwalo, eski Slavcadaki sila’dan türemiştir ve
‘güç’ demektir. Bunlar ruh kelimesinin anlamını ortaya koyar: ruh, hareketli
bir güç, hayat veren bir güçtür. Latince anima (nefs), eski Yunanca anemos (rüzgâr) sözcüğüyle aynı köktendir. Rüzgâr
anlamına gelen başka bir eski Yunanca sözcük, pneuma, aynı zamanda ‘ruh’ anlamına da gelir. Got dilinde us-anan
veya ausatmen ‘soluk vermek’ ve Latincede an-helare ‘güçlükle
soluk almak’ anlamındadır. Eski yüksek Almancada spiritus sanctus yerini
atum, Atem ‘soluk’ sözcüğüne bırakmıştır.
Arapçada ise ruh (ruh, soluk, nefes) ve
rih (rüzgâr, esinti, hava) sözcükleri aynı
köktendir; ravh kelimesi ise esinti anlamına gelir.
Kur’ân’da rîh, bunun çoğul şekli olan riyâh ve ravh
kelimeleri aslına uygun olarak ‘hava, esinti, rüzgâr, koku’ anlamlarında kullanılmakla
birlikte, bazen de mecaz olarak ‘güç, kuvvet, rahmet, rahatlık, mutluluk’ gibi
mânâlara gelmektedir. Nitekim Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi istenirken,
rahmet kavramı mecaz olarak ‘ravh’ kelimesiyle ifade edilmektedir. Yine “rüzgâr
Allah’ın rahmetindendir…” ve “yardım rüzgârları esiyordu…” gibi deyişlerde
rahmet ravh, rüzgâr ise rîh ve ervâh kelimeleriyle
karşılanmıştır. Ayrıca r-y-h mastarına elif ve nun
harflerinin eklenmesiyle elde eilen ‘rayhân’ sözcüğü ‘güzel koku, rızk, nimet’
anlamlarında geçmektedir. (Mehmet Dalkılıç, İslâm Mezheplerinde Ruh, s.
46.)
İbranicede ruah kelimesi ‘rüzgâr’, ‘ruh’ ve ‘nefes’
anlamlarına gelir. Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünde ‘tın’ ruh, nefs; ‘tınmak’ solumak, soluklanmak anlamına
gelir. Eski Yunanca psyche sözcüğü ‘soluk’, ‘nefes’ anlamına gelir.
Sözcüğün yakın biçimleri ise şöyle: psycho (üflemek), psychos
(serin), psychros (soğuk) ve physa (körük). Latince, eski
Yunanca, Arapçada ruha verilen ad, ‘hareketli rüzgâr’, ‘ruhların dondurucu
soluğu’ anlamlarına geliyor. İlkellerde de ruh, görünmeyen soluklardan oluşmuş
bir vücut demektir. Yaşamın belirtisi olan soluk alma, hareket ya da hareketin
yaratıcı gücüyle aynı değerde ruhu anlatmaya yarıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder