7 Temmuz 2012 Cumartesi

KURUCU AŞK MİTİ -10: Aşkla Bakan Bir Yüz



14. yüzyılda yaşamış Hurufi şair Seyyid Nesimî’nin bir şiirinde durgun kaotik okyanusun, Bir Olanın tecellisiyle, yani durgu suların aynasında yansımasıyla, yani kendini görmesi, kendini idrak etmesiyle nasıl coşup "cûşa ve huruşa" geldiği ve bunun yol açtığı dev dalgalarla kabaran denizden varlık âleminin nasıl ortaya çıktığını anlatmaya çalışır.
Derya-yı muhit cûşa geldi
Kevn ile mekân hurûşa geldi
Sirr-i ezel oldu âşkârâ
arif nice eylesün müdârâ?

Günümüz Türkçesine şöyle çevirebiliriz

Her yanı kuşatan deniz, coştukça coştu;
varlık da mekân da çağıldadıkça çağıldadı
Ezel sırrı ortaya çıktı
Artık arif yalanlarla yetinme gereğini neden duysun?

Hurûfilikte Allah’ın ilk olarak beyaz inciyi yarattığına inanılmıştır. İnci topraktandı; Yaratıcı o inciye aşkla bakmış ve inci o aşktan eriyip su olmuştur. Allah’ın arşının üzerindeki su (Hud Suresi 11:7) bu sudur. Daha sonra sıcaklıkla bu sudan buhar çıkmış; bu buhar ve duman, yedi kat semanın kaynağını oluşturan ve Kur’an’da duhân-ı mübîn (Fussilet Suresi 41:11) olarak bahsedilen şeydir. Daha sonra bu su tamamen buharlaşmış (Hûd 11:44) Âdem’in sureti ortaya çıkmıştır. Tüm varlıklar insana âşıktır, o yüzden toprağa secde ederler. Bu aşkın sebebi insanın yüzüdür; çünkü Allah insanı kendi sureti üzerine yaratmıştır. Aşkın temelinde insan yüzündeki hatlar (ki 28 ve 32’dir), yani harfler ve kelimeler vardır. İnsanın yüzündeki güzellik aslında ilahi güzelliktir; zira Allah insanı kendi suretinde yaratmıştır. Âşık aslında ilahi hatlar ve ilahi güzelliğe âşık olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder